30 Temmuz 2008 Çarşamba

Tatil Hazırlıkları Volume 5

Tatile 3 hafta kaldı, yumurta kapıya dayandı ben de diyetisyen kapısına. http://zeya.blogcu.com/206431/ yazım hala geçerli. Aynı yorumlar aynı israrlar aynı terane.
Ben sıkıldım insanlar yorumlarından sıkılmadı. Ben fikir almak istemediğim zamanlar fikir veren insanları sevmiyorum. Özellikle kendi hayatlarında yapmadıkları bişeyi benim hayatımda israrla diretiyorlarsa iyice deli oluyorum.
Diyetisyenim Sevinç Hanım karşıya taşındığı için yeni bir diyetisyen bulmuş annem Nil Diyet diye. Çok pozitif bir yer, rengarenk bir diyet listesi var tam benlik.Web sayfasıda dolu dolu : http://www.nildiyet.com/
Ölçümler yapıldı hedefler planlar yapıldı. Bu sene beni power plate kurtardı aslında kilom normal ama ben daha bir normal olmasını istiyorum. Deli misin sen diyenlere aşağıdaki yazımı hatırlatırım. Ben bir sabah şişman uyanmaktan bile korkarım. Bu yüzden 2 kilo alsam diyetisyene koşarım.
http://tuttosuzeya.blogspot.com/2008/02/2-resim-arasndaki-25-fark.html

Şu anda Fenerbahçe orkestrası yerini aldı iş yapamaz duruma geldik zaten. Maç sezonu açılıyor sanırım. Ne kadar erken. Bu hafta bitip hafta sonu gelsin artık. Incık cıncık işler, gereksiz işler bitsin ama... bu postu yazarken uğraştığım mıncık işler bitti. Hafta sonu hemen gelmese de olur hafta içinin keyfi çıksın önceeeeee

Sanırım damarlarımda çikolata olmadan bu hayat çekilmiyor :(

29 Temmuz 2008 Salı

bir dizi, birkaç plan ve bir dua

Yine günler tık tık geçiyor.İçimdeki saat hızlı hızlı çalışıyor. Gece yatağa yattığımda kafamdan bir sürü şeyler geçiyor. mozaikler, seramikler, dosyalar, vizeler, öğrenciler bir de bu aralar her akşam seyrettiğim çaresiz ev kadınları dizisinde illa ki Bree.
Hiç seyrettiniz mi o diziyi? Ben parça parça seyrederdim şimdi CDlerini ele geçirdim. Her akşam arkadaşlarımla buluşuyorum :):) Bree gibi bir kadın olabilir mi? En problemli zamanlarda suratına gülümsemesini yerleştirip biraz daha patates isteyen var mı diye mutfağa koşmasına bayılıyorum. Robotumsu bir kadın.
Bu arada bugün efsanevi kırmızı mutfağın ilk adımları atıldı. Bu kadar mutfak takıntısı içinde evdekilerin benim sihirli değnek değmişçesine harika bir ev kadınına dönüşme hayalleri var.
Ama bence mutfakta buzdolabı, ocak ve bulaşık makinesi olmasa dolaplar harika yerleşiyor ...

Artık tatil gelsin günler tık tk yerine plof plof geçsin istiyorum. Amazondan kitaplar da geldi. Artık tatile hazırım. Tabii 2 hafta sıkı bir diyetle verilecek 3 kilo planı gerçekleşirse daha da hazır olacağım.

Bu arada bugün kandil. Ülke olarak huzurlu günler dualarımız kabul olur inşallah. Bombaların, ölen çocukların , alçak katillerin olmadığı birlik beraberlik içinde güçlü bir Türkiye. Çok mu zor?

26 Temmuz 2008 Cumartesi

Hafta Sonu, asansör ve öylece geçen günler

Bu hafta da çabuk çabuk bitiverdi. Cumartesi geldi bile. Birazdan bu sıralar hafta sonlarımın değişmez mekanları yapı, dekorasyon, mutfak mağazalarına gideceğim.

Perşembe günü apartmanın 2 asansörü birden bozulunca kalakaldık. 12 kat in çık nasıl olacak. (Gamze'nin kulaklarını çınlattım :):)) Bulduğum çözüm yolları aile tarafından reddedildi ve bahçedeki yemeğin ardından paşa paşa 12 kat çıktık.

Oysaki perşembe pazarından küfeli hammal projem adamların bel sağlığı nedeniyle pek iyi olmasa da kafesli vinç projem kesinlikle uygulanabilirdi. Annem en çok Suadiye Otelinde kalıp faturayı asansörcüye gönderme projemi sevdi.

Neyse ki ertesi gün 2 asansör birden yapıldı da bahçede projelerim yerine zır zır kırmızı mutfak anlatabildim. ..

23 Temmuz 2008 Çarşamba

Büyük konuşMAmak lazımmış !!

Kendinizdeki değişimi fark edip şaşırıyor musunuz? Bana öyle oluyor. Önce şaşırıyor sonra gülüyorum. Zaten ben neyi yapmam desem bir süre sonra kendimi onu yaparken buluyorum. Kimde neye sinirlensem aynısını yapıveriyorum. Hayatın oyunu mu bu?

İtiraf ediyorum geçen gün uzun zamandır konuşmadığım birini görüp ilk iş tatil ne zaman diye sordum. Soru daha ağzımdan çıkmadan kahkahalarla güldüm. Karşımdaki hiç bir şey anlamadı haliyle.

Sonra bir şeye takıp her yerde zır zır onu konuşanlara sinir olurum. Şimdi ben her yerde cır cır kırmızı mutfak, mavi banyo, yer döşemesi , usta konuşuyorum. Karşımdakileri bayarcasına. Bu karşımdaki genelde Vedat oluyor. Yazık :):)

Sonra sarı saçların doğal olmadığını insanların neden saçlarını sarıya boyattığını merak ederdim. 3 senedir sarı saçlarımdan ben suçluyum ve çok alıştım dönesim yok.

En komiği öyle senelerce çıkan insanlara manyak mı bunlar neden evlenmiyorlar ki bu kadar sene çık çık nereye kadar derdim. Nereye kadar olduğunu hala görmeye devam ediyorum :):):)

Bu yüzden artık bişeyi sevmiyorum, istemiyorum asla yapmam dediğim zaman için için gülüyorum nasılsa bir gün bir şekilde karşıma çıkacağını biliyorum. Bir de bu cümleleri kurarken dikkat etsem. Yok en radikalinden sloganlar atmaya devam ediyorum...

21 Temmuz 2008 Pazartesi

Hafta sonu puanı % 100

Denizle tatil toplantısı yapılsın (Melis'de gelsin)... Yapıldı karalar verildi artık sorulara hazırım :):)Ikea'dan mutfak seçilsin... kırmızı kırmızı kıpkırmızı Artık bir ustada karar kılınsın... araştırmalara devam Koctaşa bir koşu gidilsin...gidildi bir de yetmedi üzerine bauhaus yapıldı. Naneli limonata içilsin içine yeşil elmalarda konsun...hem denizle hem vedatla limonata keyfi yapıldı. Vedatla kafa kafaya güzel bir film seyredilsin...Lost son 4 bölüm seyredildi ben yine rüyalarımda ada görmeye başladım. Bol bol uyunsun... evet evet evet planlandığı gibi bol bol yazılsın... bol bol olmasada azıcık yazıldı. sahilde yürüyüşe başlansın...Pazar gecesi mehtap altında kısa bir yürüyüş Vedatla balık gecesi yapılsın... çiğköfte :):):) hiç gazete okunmasın, haberlerde gözler sımsıkı yumulsun... Levent Kırca parodisinde yaşadığımız unutulsun... unutturmuyorlar ki her gün yeni bir bölüm. Yine de benim umudum var son bölüm yakın...

18 Temmuz 2008 Cuma

Hafta Sonu İstekleri

Hafta sonu geldi bile bu hafta sonu için isteklerim geliyor. Pazartesi bakalım % kaç başarı sağlayacağım.

Denizle tatil toplantısı yapılsın (Melis'de gelsin)... Ikea'dan mutfak seçilsin... Artık bir ustada karar kılınsın... Koctaşa bir koşu gidilsin...Naneli limonata içilsin içine yeşil elmalarda konsun... Vedatla kafa kafaya güzel bir film seyredilsin... Bol bol uyunsun...planlandığı gibi bol bol yazılsın... sahilde yürüyüşe başlansın... Vedatla balık gecesi yapılsın...hiç gazete okunmasın, haberlerde gözler sımsıkı yumulsun... Levent Kırca parodisinde yaşadığımız unutulsun...

16 Temmuz 2008 Çarşamba

Tatil ne zaman?

Akşamları çayla balkona kurulup bir de müzik açıp kitap okumayı ve yazmayı çok seviyorum. Dün balkondan ateş çıkıyordu resmen. Her zaman esintili şalsız oturulmayan balkon kaynıyordu.
Ama sabah aynı balkona uçuşarak koştum ve minderleri içeriye kaçırdım ıslanmadan. İstanbul böyle bir şehir işte süprizlerle dolu. Yaz içinde kış süprizini sevdim ben.

Bu arada herkeste aynı soru. tatile çıkmayacak mısın? Neyse evlilik sorularına ara verildi tatil nedeniyle. Girdiğim dükkanlardan, alışveriş yaptığım manavdan, yolda karşılaştığım uzaktan tanıdıklara kadar soruyorlar tatil ne zaman diye. Hayır çıksam farketmeyecekler çıkmasam anlamayacaklar. Onların hayatında bir şey değiştirmeyecek ki. Ben takıyorum sanırım bu sene ki takıntım da bu.

İş nedeniyle o kadar çok soruya cevap vermem gerekiyor ki günlük hayattaki sorular beni boğuyor sanırım. Bu yüzden bu sene en çok akşamları evde sessizlik içinde oturmayı seviyorum. Televizyonu bile açmadan sadece müzik sesinde ve konuşmak zorunda olmadan.

Tahammül seviyem sıfır nedense.

Hem daha tatil planı da yapmadım işte bu yüzden boğuyor ya tatil soruları ...

ps: bir ara bir liste yapıyordum bana sorulan anlamsız sorular diye. Listeye devam edeyim ben :)

14 Temmuz 2008 Pazartesi

Okunmuş Kitaplar

Uzun zamandır okuduklarımı yazmadım. Mutlaka atladıklarım var ama aklıma geldiği kadarı ile okunmuşlar listem...

13
Zeynep Tunuslu

İçinde kadın olan öyküler. Öykü okumayı sevmememe rağmen hoşuma gitti bu kitap. bu kadının aykırılığını hep sevdim zaten ben.


Alışverişe Aşk Molası
Neslihan Özyükseler

İlk kitabı alışverişe kahve molasını sanki bir arkadaşımla kahve üstünden dedikodu yaparmış gibi okumuştum. bu da öyle. Tam tatilde deniz kenarı kitabı yada akşam işten gelip kafa boşaltma. Sanki hepimizi anlatır gibi. en azından bazen beni :)


İkinci Şans
Jane Green

Bir tatil kitabı daha. Bu aralar anca bunları okuyabiliyorum. Daha ciddi kitaplar başucumda kulede.Beynim almıyor onları. Okul yıllarından beri birbirini görmemiş bir grup insan bir arkadaşlarının ölümüyle bir araya geliyorlar. Keyifli okunuyor.

Inovasyonla Başarıyı yakalayan Türkler
Şafak Altun

Başarı hikayeleri okumayı severseniz bu kitabı mutlaka okuyun. Özellikle Marka yönetiminde inovasyonla ilgili iseniz. Pazarlamanın gücünü anlatan hikayeler...

Leylak Zamanı
Maeve Binchy

Bu yazarın kitapları dedikodu tadındadır. İrlanda kültürünü publara gitmelerini, aile ve mahalle yaşamını çok güzel anlatır. O kitaplardan biri daha. Leylak renkli bir minübüsle her hafta sonu eve dönenlerin birbirinin içine geçmiş hikayeleri.

Yatakta İyi
Jennifer Wenner

Kitabın isminden dolayı yanımda taşıyamadım :) Bu yüzden biraz geç bitirdim. Eski sevgilisi bir köşe yazarı olursa köşesinin ismi Yatakta iyi ise ve ilk yazı kilo sorunu olan Cannie'yi anlatan iri bir kadını sevmek ise ????.

Yaşam Koçluğu
Talane Miedaner

Bu kitabı elimden düşürmiyorum. Kimbilir kaçıncı okuyuşum.İçindeki alıştırmaları seviyorum. Talane'nin harika fikirler verdiği bir blogu var. http://www.lifecoach.com/free/index.htm

Una coppia come tante
Isabelle Miniere

Bir çiftin birbirinden kopma hikayesi. Aslında hiç sorunları yok gibiydi..

Il giorno in Piu
Fabio Volo

Giacomo hergün işe giderken tramwayda gördüğü kızla bir türlü konuşamaz. Kızın onu kahve içmeye davet ettiği gün ülkeden ayrılacağını öğrenir. Newyorka bir kaç haftalığına onu ziyarete gittiğinde bir oyun oynarlar. Sevgili gibi olma, sonra evli gibi olma hatta kendilerince düğün bile yaparlar. Sonra hikaye gelişir. Sonunu anlatmayacağım çünkü belki Türkçye çevrilir. Bu aralar okuduğum yabancı kitapların Türkçeye çevrildiğini görüyorum çünkü...


Ne Adem Ne Havva
Amelie Nothomb

Japonya'da bir Amerikalı kadın ve ingilizce öğrenmek isteyen kendi kültürünen nefret eden bir Japon'un hikayesi.Bu yazarın diğer kitaplarını da okumak istiyorum.

13 Temmuz 2008 Pazar

Bol gezmeli hafta sonu

Bu hafta hafta sonu cuma akşamından başladı. akşam bahçede abimin doğum gününü kutladık hep beraber. Garip bir yorgunluk vardı üzerimde ertesi gün hiç işe gidesim olmayınca Deniz ve Melisle bir kahvaltı programı yaptık.
Sabah 10'da yola çıkıp bebek kahvesinde kahvaltı ettik. Sahilde yürüyüş yapıp bence İstanbul'un en güzel manzaralı starbuck'sı olan bebek starbucks'ta kahve içtik.
Sonra kendimizi Eminönünde bulduk. Marputçular han, şark han gezdik durduk. İlk başta erken saat nedeniyle pek boştu ama sonra insan seli sıcakla birleşince koşarak kaçtık ve kendimizi kanyon'a attık. Aynı gün içinde sıcaktan çıldırma ve soğuktan donma nasıl yaşanır gördük. artık çok sıcak diye şikayet edince kanyon'a gideceğim. Garson'dan istediğimiz şallara sarılıp titreye titreye yemek yedik. Akşam kocaman bir İstanbul turunun yorgunluğu ile eve geldik. Neredeyse 12 saat gezmişiz.
Pazar günü bunca gezmeden sonra evden çıkasım yoktu. Gazete kitap televizyon eşliğinde koltuk üzerinde mesaimizi doldurduk Vedat'la. Tadilat planları yaptık birazcık. Hala plan devresindeyiz. Neyseki zevklerimiz uyum içinde hızla ilerliyoruz bu yüzden.
Böylece hafta sonu bitti. Yarın yine pazartesi nidaları eşliğinde uykuya gidiyorum. İyi haftalar herkese...

11 Temmuz 2008 Cuma

Dün akşam !!

Dün akşam artık gelenekselleşen buluşmalarımızdan birini yaşadık . Nalan'ın gelmesi ile senede 2 defa toplanır olduk. Nalan, Lale abla, Nurdan , fasulyeden blogcu Zuz. Aslında gruba Ebrucuk da dahil ama o kuşadasında tatilde. Telefonla katılım sağladı. Bu sefer Lale Abla'nın kızları Nazlı ve Gamze'de aramızdaydı.
Bu sefer ki toplantı mekanımızı bizim evdi. Car car her konudan konuşup, planlar yaptık. Nalan'ı mutlaka trene bindirmeye karar verdik. Ordan burdan konuştuk. Utanarak itiraf ettim ki ben evde dördüncü defa çay demledim. Neyseki Lale abla ve çay uzmanı Nalan'ın onayından geçtim.
Ama ben kahveciyim eğer isteselerdi starbucks'a taş çıkartacak kahve seçeneklerini dökerdim ortaya.Çok çabuk bitti daha konuşacak çok şey vardı. Gece herkes gidince iyi ki blog yazaya başlamışım dedim. Kazançları öyle güzel ki...
Bir de Lale Abla'yı tebrik etmek istiyorum. 2 tane pırlanta yetiştirmiş. Bir öğretmen bir de öğretmen to be fıstık gibi 2 kız. Zaman zaman kızlar hakkında yazılar yazıyordu ama onları tanımak çok keyifli oldu. İyi ki geldiler.Gamze'ye çifte teşekkür uzun yolları aştığı için :):):) İler de çocuğum olursa öğretmenleri Nazlı ve Gamze olsun. Başka bir şeye gerek yok. Öğrencileri gerçekten çok şanslı...

Çok teşekkür ederim herkese !! İyi ki geldiniz!!

ps: Nalan'ın getirdiği içkiyi ikram etmeyi unuttuğum için tekrar geleceksiniz. Bu sefer ekmeyi de yemek bitince sofraya getirmeyeceğim söz !!

10 Temmuz 2008 Perşembe

Bir buluşma

Sabah sabah çıkıp kendimi Beşiktaş'a giden vapurda bulunca keyfim pek yerine geldi. Hele açıkda yüzüme kimse sigarasını üflemeyince midem de bulanmadı. İskelede indiğimde nerede buluşacağımızı okumayı unuttuğumu farkettim. İyi ki cep telefonu var. Lale Abla'yı arayıp nerede buluşacaktık biz çığlığı attım.
Sütiş'i sora sora özsüt'ü bulduk :). Önündeki tek masada oturan kişi Ece'ninbalkonuymuş. Lale abla olmasa ben içeri girer bir kaç masa gezerdim. İlk masaya sormazdım. :):):)Tam yerimize yerleştik ki Nalan'da geldi.
Nalan'la senede 1 kere görüşsek de topu topu birbirimizi bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar görsek de sanki upuzun bir zamanı paylaşıyoruz gibi geliyor. Lale abla ile zaten akraba gibi olduk. :):) Bu blog buluşmalarının büyüsü ilk gördüğün andan itibaren kırk yıldır tanıyormuş sıcaklığına ulaşıyorsun. Yazıların büyüsünden sanırım. Oradan buradan sürekli konuştuk. Yazılardan tanıdığın kişi kanlı canlıda aynı olunca pek keyifli oluyor. Ece bize dikiş makinesi ile yaptığı cicilerden getirmiş, öyle güzeller ki.
Bazen hayattan molalar alıp sonra devam etmeyi seviyorum. Rutini kırmak gibi. Dün de o günlerden biriydi. Bir de Vedat haklıymış ben işe bir kaç saat geç gidince hayat durmuyormuş ...

7 Temmuz 2008 Pazartesi

Durumlar

Yaz akşamları uzun uzun ya şimdi. Ben en çok balkonda püfür püfür oturmayı seviyorum bu sene. Okuyorum, yazıyorum ve tadilat planları yapıyorum. Bir de harekete geçsem.
Yaz ritüellerim bu sene hala başlamadı. Sabahları sahile gitmeler, yürüyüşler, akşamları dondurma turları, adaya yemeğe kaçmalar, bahçe sinemaları, upuzun akşam yemekleri...
Önce beynimin içindeki kararlar yerlerine otursun, hindi gibi düşünme seanslarım bitsin hepsine sıra gelecek biliyorum.
Hem mavi hem siyah hem kırmızı hem bembeyaz hem metalik hem hem başka şeyli mutfak isteyen ama aralarından karar veremeyen bir insanın sevgilisi olmak zor olmalı. Siz ona sabır dileyin. Ben banyo isteklerimi sıralayacağım daha...

3 Temmuz 2008 Perşembe

Y.A.P. Yaşamı Anlamlandırma Projesi



Hayat çok hızlı olmasına rağmen her sabah uyanıp bugün herşeye tam zamanında yetişiyorum diyorum. Sonra saate bakmayı bırakıyorum. Spora oradan işe, oradan iş sonrası aktivitelere hiç çabasız zamanında yetişiyorum. Boşuna bunca zamandır geç kalıyorum, zaman yetmiyor stresi yaratmışım.

Şimdi sırada ben herşeyi tam ve zamanında hatırlarım cümlesi var. Sürekli birşeyler unutmaktan korkuyorum. Benim işim detaylara ve problemleri ön görmeye dayanıyor. Eğer herşeyde 2 adım önü görürsem tıkır tıkır ilerliyor. Yoksa sinir, stres basıyor. Ben hep bişeyleri unutmaktan,atlamaktan korkuyorum. Bu yüzden minik kağıtlar, post itler, defterler doluyor. Meşhur listelerim var bir de. Yine de bazen panik oluyorum. Bunu da bir çözsem ...

Bu aralar herşeye vakit ayırırken Y.A.P bloğuma'da vakit ayırmak istiyorum. Daha sık güncellemek, içeriği zenginleştirmek istiyorum. Uzun zamandır onun reklamını buradan yapmamıştım. Eğer hala bilmeyen varsa diye işte Yaşamı Anlamlandırma Projesi


2 Temmuz 2008 Çarşamba

Haftalık notlar


Ne çok zaman olmuş yazmamışım... Neler neler yaptım :)

Cumartesi günü İstinye Parka alışverişe gittik. Deniz ve Oya ablayla. Bu sene size de oluyor mu bilmiyorum ama ben dükkanlara gir çık bulamıyorum. Herşey çok pazar malı gibi geliyor. Bu yüzden bütün yaz siyah atlet kot ile geçiyor. Benim şikayetim yok :)
Ama iş ayakkabıya gelince buldukça buluyorum. Hatta hepsini almak istiyorum seçemiyorum.
İşte bu yüzden Cumartesi günü yine elimde yukarıdaki ayakkabı ile döndüm eve. Yatırımlarımı ayakkabıya ve wii'ye yapıyorum ilerde hepsi para edecek bakın görün :)

Pazar günü hiç evden çıkmadım. Çok sıcaktı çünkü. evde televisyonun karşısında kendimi şarj ettim. Vedat geldi. Yeni keşfimiz fish of north'dan balık söyledik. Evde balık keyfi için ideal.
Balık çorbası, garnitür bezelyeli soğanlı patatesi ve sebzeleri tabii ki balıkları harika. Daha yerini gidip görmedik ama eve çokça istettik. Özellikle ben zencefilli ballı somon balığına bayılıyorum. Siz ben öyle şeyler yemem derseniz dağ kekikli somon balığı da isteyebilirsiniz. Mecdiyeköy ve kozyatağı şubeleri var.
Bu hafta bahçe sezonunu açtık. Geçen hafta bahçede küçük bir fish of north partisinden sonra Pazartesi akşamı kocaman bir aile yemeği yedik. Eskiden yeniden konuşup Metehan'ın konseri eşliğinde çok keyifli zaman geçirdik. Metehan sosyalliği ile bana çekmediği kesin ben o yaşlarda annemin eteğinin arkasından bakardım hayata.
Yaşam çok garip annenin eteğine yapışık başlıyorsun hayata sonra aile ortamlarından koşarak kaçıyorsun sonra bir yaşa gelince burada benim yaşım oluyor o bir yaş en keyifli zamanların aile ile geçtiğine karar veriyorsun. Kocaman masanın çevresinde ailecek bir şarkıyı paylaşmanın keyfi tüm haftaya yansıyor.
Bu ara bir sürü kitap okuyorum, çokça çalışıyorum, küçük krizleri atlatıyorum ve asıl yapmam gereken şeyleri yapmayıp sürekli erteliyorum. Herşey kendiliğinden olsun istiyorum. Akışa bırakmak böyle bir şey mi acaba?